Aslıhan-name etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aslıhan-name etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aslıhan-name etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aslıhan-name etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Oca 2023

HUZURA MERHABA


Merhabalar saygıdeğer blog alemi!!!

Nasılsınız? Ailenizin biraz deli biaz karamsar kızını özlediniz mi? Eğer özlediyseniz özür dilerim ama artık kendisi burada değil :)

Oh Allahım yazmayı ne kadar çok özlemişim. İçimden gelenler parmaklarımın ucundan akıyor sanki. Anlatacak ne kadar çok şey birikmiş meğerse. Neredeyse yıllar oldu kendime ait bir şeyler yazmayalı. Nerden başlamam gerektiğini bile bilmiyorum. Vira bismillah diyelim Allah yolumuzu gösterir elbet.

Bundan 10 ay öncesine gitmek istiyorum izninizle. Tüm psikolojimin dipte anksyetemin tepede olduğu zamana gidelim. Bir sabah kendimi psikoloğun kapısında buldum. İnsan sadece yaşadığı için acı çeker mi? O halde kapıdan ilk adımımı attım. Doktorumun ilk cümlesini hatırlıyorum. Kendinden ne kadar da uzaksın böyle :)

Evet kendimden yaklaşık 28 sene uzaktaydım. Sevmiyor değer vermiyor ve tanımıyordum. Bir serüvene başladık Allah bu konuda yardım etti ve 10 ay gibi bir sürede kendimle 28 senelik uzaklığı kapatma fırsatı buldum.

Geçmişi unuttum,acıları affettim,kendimi çok sevdim ve değer veriyorum. Artık en küçük şeylerden bile mutluluk duyuyorum. İleri bakıyor ve adımlıyorum. O donuk bakışlı kız yok artık. Sürekli kahkaha atan güzel ve tatlı bir insan var.

Artık çalışıyorum. Yeni hobiler edindim ve spora bile başladım. Hayaller kuruyorum hedeflerim de var. Artık ne gemiyi bekleyen o limanım ne okyanusta savrulup duran o gemi... Ben benim ve mutlu olduğum her şeyi yapıyorum. Hobim aslında 2. bir iş sayılabilir. Tasarım benim kendimi ifade etme biçimim. Bilenler bilir makineleri her zaman insanlardan daha fazla anladım ve aramızda kalsın sevdim.İronik olacak ama esas para kazandığım iş ise insan ilişkileri :)  Ve gerçekten çok seviyorum zira insanlarla sohbet etmeyi, yardımcı olmayı ve yönlendirmeyi çok seviyorum.

Ben huzura,huzur bana hoşgeldi :) Mutluluk hiç yakamızı bırakmasın. Yeni yazılar ve içeriklerle bende bloggera hoşbuldummm

devamını oku
PAYLAŞ:

4 Kas 2018

4.11.2018 | BÜYÜYÜNCE SARARIZ YARALARI


Gerçekten uzun bir aradan sonra 'MERHABA'. Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Öylesine bir cevap verdiğinizi ve yarım ağızla bana sorduğunuz görüntüsü geldi zihnime .Fazla mı kötümser bir giriş oldu ? Belki .

Evet yazı yazmayalı 2 ay oldu, fakat asıl hayatla ve hayatımla  ilgili yazmayalı baya olmuş. Tabii ki nedenlerim vardı; 
Öncelikle  bilgisayarsız uzun bir yazı yazmak benim açımdan çok uğraştırıcı, Hayatımda bazı durumların nihayetine ermesini bekliyordum. Zira nihayetine ermeden bahsedersem kötü etkiliyormuşum gibi geliyor.Aslında bunun bilimsel bir açıklaması var. bu açıklama ile ilgili bir videoyu şuraya bırakıp yazıma devam ediyorum.


Yazının başlığı büyüyünce sararız yaraları. Bunu hep duyardım ancak kendim farkına varmam 24 yaşıma girmeme rastlıyor. Farkettim ki uzun süredir hissettiğim kırgınlıklar geçmiş,kendine kendime affetmişim. Sarmışım yaraları. Artık daha farklı gözlerle bakıyorum her şeye. Belki de hayatın gerçekleri ile karşılaşınca soyut bütün dertler tamamen görünmez hale geliyorlar. Nedir bu hayatın gerçekleri;



MEZUN OLDUM!( Henüz e-devlete düşmedi sinir oldum) -bir tebriğinizi alırım- ve artık İŞSİZİM! - bir vah vah bekliyorum-

Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum zira kendime belirlediğim ve uygulamak istediğim bir hayat düzeni var. Bunun içinde çalışmam şart.Evde bir düzen oturttuk kısmen memnunum evet ama benim kendim için tasarladığım düzen bu değil. En basiti şuan bu yazıyı yazdığım bilgisayar benim değil.Arkadaşımdan ödünç aldım-Ve kız kardeşim hasbelkader vuku üzerine kustu- dolayısıyla bu durumdan pek memnun değilim. Ama yine Allah razı olsun. Onun vesilesiyle biraz yazı stoklayacağım ve vicdan azabından kurtulacağım.

Bu aralar pek okumadığım ,çokça izlediğim bir dönemdeyim. Diziler ve Youtube videoları çoğunlukta. Öyle videolar görüyorum ki ben bir youtube kanalı açsam mı ki diyorum.Ama kendimi görsel olarak ifade etmekten çekiniyorum açıkçası. Belki bir arkadaşla beraber olursa cesaret edebilirim. Sinema da  ise en son Müslümü izledim.Ancak film bana farklı anılarımı hatırlattığı için yazısını yazmak istemedim.

KPSS ne verem bir sınavmış arkadaş! Kitaplar ateş pahası keza sınavın kendisi de öyle.Ve kendi param olmadan bu yükü yüklenmek istemiyorum.Sonunda kazanamamak ihtimali varken aileme yük olmak istemiyorum.

Sıradaki konu 3 haftadır canımı sıktığından bahsetmek istiyorum efenim.Bu ne şimdi demeyin :) Çamaşır makinemiz bozuldu.Yaklaşık 3 hafta oldu.En son Arçelik biz parça bulamıyoruz size yenisini verelim dedi.Şuan yeni makineyi bekliyoruz. Ama 3 hafta içinde Aslıhan-matik yerini doldurdu kendisinin. Kimseye minnet etmek istemediğimden kimseye verip yıkatmadım. 8 kişilik bir aile olduğumuzdan kuru temizleme falanda mümkün değil.Oturduk annemle yıkadık. Hala burnumda deterjan kokusu var.

Elimde iki tane çizgisiz defterim var. Bullet Journal yapsam mı diye düşünüyorum. Ama başladıım şeylere devam edememe gibi bir huyum var. Bu huyla nasıl bloga devam ediyorum bende bilmiyorum. Ama hevesime yenileceğim gibi duruyor. Eğer yenilirsem paylaşırım. Aslında blogdan önce instagramda paylaşırım sanırım-utanan maymun-

Podcast sever misiniz? Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu  'Storytel - İlk Sayfası' adlı bir program sunuyorlar. Yazarları konuk edip bir kitaplarının ilk sayfasını okuyup üzerine konuşuyorlar.Ben beğendim şahsen. Youtube,iTunes ve Spofity üzrinden dinlenebiliyor.

Benden bu haftalık bu kadardı efenim. Yorumlarınızı bekliyorum

Selametle...


devamını oku
PAYLAŞ:

5 Mar 2018

5.3.2018 | Bugün Hayatının Son Günü




Merhaba. Bugün Nasılsın bakalım? Nasıl gidiyor oralarda hayatlar? Hava yüzünün kızaracağı kadar soğuk mu? Yoksa Van'da olduğu gibi baharı mı yaşıyorsunuz.

Bir süredir ortalarda yoktum ve gelir gelmez ilk yazdığım şey havalar oluyor.Sayın okuyucu sakın bunu konu yetersizliği olduğunu sanmayın.Bu konuya nasıl gireceğini bilememekle alakalı. Okulla ilgili sıkıntılarım ve işsizliğim devam ediyor.Bana çok şey katmış olsa da kütüphaneyi bıraktım. Anladım ki ben onları okumayı seviyorum. Kitapların içinde olup elime hiç alamamayı benimseyemedim. Hemde yeterli vaktim olmuyordu. Ama gönüllü yeni bir işe başladım.Bu defa çocuklarla daha yakınım. Ve anladım ki bildiğimi öğretmeyi seviyorum. Ama tabii öğrettiğim kadar hatta daha fazlasını öğreniyorum. Çocuk gözünden bakmayı öğreniyorum şu sıralar.

Yeni arkadaşlar edindim.Uzun yıllardır tanıdık olduğum insanlarda var aralarında. Ama daha yakından tanıyorum şimdilerde.Sanırım dünyayı puslu gördüğüm zamanlarda görememişim onları. Benim için değerliler onlar için değerliyim. Ki buna inanıyor olmak benim için çok zordu. Uzun aşamalardan sonra gerçekleşti.Güzel insanlar biriktirmeye devam ediyorum.

Bu aralar daha fazla okumaya çalışıyorum.Yeni dünyaları keşfe çıkıyorum.Şimdi Veronikanın dünyasındayım.Başlarında ki satırlarda benim kafamda . Sonunda hala aynı fikirde olacak mıyım merak ediyorum. 

Gelelim başlığa.Bugün hayatımın son günüymüş gibi yaşıyorum.Sanmayın ki kişisel gelişim kitaplarındaki  dolu dolu yaşama falan değil olay. Geçirdiğin günün hiçbir anından pişman olmamaya çalışmak benim yaptığım.

Bu süreçte hiç mi kötü şey olmadı? Oldu tabii ki.Ama günlük hayatımı etkileyecek kadar değerli değildi. O yüzden geride bıraktım.En azından böyle düşünüyorum.Bende şu sıralar hayat böyle arkadaşım. Ara ara yazarım yine.Sende nasıl gidiyor cevabını bekliyorum
selametle,
Aslıhan


devamını oku
PAYLAŞ:

24 Kas 2017

BİR VANLININ GÖZÜNDEN 1 | VAN ŞİVESİ


Merhaba. Bugün nasılsınız? Bir süredir bir Vanlı olarak memleketim hakkında yazı yazmayı düşünüyordum. Zira Van hem atamaların çok olduğu hem çevre illerden göç alan ayrıca özellikle yaz aylarında bolca turistin geldiği bir şehir. Madem memleketimi anlatıyorum eğlenceli kısımdan başlamak istedim :)

Van şivesi Erzurum, Elazığ şivesine çok benziyor. Hatta bunun için "Erzurumda dadaşlar Elazığda gakkoşlar Vanda gardaşlar" denir. Ayrıca Azeri Türkçesinide andırır. 

Bilmeniz gereken diğer bir nokta bu şiveyi genellikle yerliler kullanır. Vanda önünüze gelene anlamını sormayın bazıları bilmez bile. Birde yerli ile Acem şivesi farklıdır. Bu kelimelerin dışında geliyoruz gidiyoruz gibi kelimeleri geliyik - gidiyik olarak söylüyoruz. Ben aklıma gelenleri tek tek yazacağım. 

Eze: Babaanne- Erciş ilçesinde teyze için kullanılır. 
Bibi: Hala
Aba: Anneye söylenir. - Abla anlamına da gelir-
Bahtevar: Bu kelimenin "bahtı var" tümcesinden türediğini düşünüyorum. Zira şanslı ve hoş durumda olanlar için söylenir 
Evşenik: aynı şekilde "evi şenlik" tümcesinden türemiş olduğunu düşünüyorum. Ancak kinayeli bir sözcüktür. Her zaman her durumda gülenlere söyleniyor. Örnek verecek olursak "bizim halimize bak, onun keyfine bak evşenik" 
Sefali: sefa sahibi olan anlamına gelir. 
Cırık-Cırılmış: Yırtık - Yırtılmış. Ancak sadece nesnelere değil çok bağıran ve sesli ağlayanlara da kullanılır. Örnek ; "Sen niye ele cırılisan bir sus " 
Demeli - demişli: Daha önce bilinen bir konu için kullanılır. Bir nevi atıf denilebilir. Örnek ; "Doktor demeli nar kalbe iyi geli" 
Pişik: Kedi 
Teş: Demirden yapılan bir tür leğen. 
Sini: Tepsi 
Guşkana: Tencere 
Çömçe: Kepçe 
Şor: Tuzlu 
Zehre: Aslen zahire kelimesidir. Saklanan tahıla denir. 
Taptapa: Tandırda yapılan kalın açık ekmek 
Den-buğda: Buğday 
Çedene: hint keneviri 
Kavurga: sütlü buğday ile çedenenin kavrulmasıyla yapılan bir yemiş türü. 
Şıpana: Eşik 
Zukkumun dibi: zıkkımın dibi
Erbet: Çirkin 

Hatırladıkça ekleyeceğim bir liste oldu. Sizlerinde bildiği - duyduğu kelimeler varsa sorabilirsiniz. Birde aşağıya bizim şiveyi çok iyi yansıtan komik bir video koyuyorum. Ayrıca kültürden örneklerde bulabilirsiniz. Ben oyuncuyu neneme çok benzetiyorum. Gerçi kendisi kızıyor :) Sağlıcakla kalın 




devamını oku
PAYLAŞ:

8 Kas 2017

8.11.2017 | Günlerden Sonra

Bir türlü elimin yazmaya gitmediği günlerin  ardından yeniden merhaba! Sizin oralarda ne oluyor bilmiyorum ama bu tarafta hemen hemen herşey aynı.

Yazmadığım her an bir şey bekledim ne yalan söyleyeyim. Bir klişe vardır ya. Bir süre ortalıklardan kaybolursun ve geri döndüğünde her şey yoluna girmiş ve hayallerin gerçek olmuştur. Yarabbim ne büyük saadet! Tabii hiç öyle olmuyor o işler.

Ama ilginç bir şekilde her şey sanki biraz daha yolunda gibi. Yada bu çok güzel bir  yanılsama. Zira bu aralar tek yaptığım şey, susmak. Evet her şey hakkında daha az konuşuyor ve neredeyse hiç düşünmemeye çalışıyorum. Peki bunu nasıl başarıyorum? Kendimi hiç boş bırakmamaya çalışıyorum. Böylece muhteşem!  beynim okuldan gelip direkt yatan 1.sınıf bebesine dönüyor.

Bunun temeli the big bang theory'de Sheldon bebeğimin anlattığı bir anektoda dayanıyor aslında. Hatırladığım kadarıyla Einstein izafiyet teorisini tamamlamadan önce bir yerde tıkanıyor-o bu kısmı da detaylı anlattı ama fiziğim oldukça kötü olduğundan aklımda tutamadım- o sıralarda bir ofiste çalışıyor. Uzunca bir süreden sonra beyni teoriden uzaklaşıyor. Ve Birgün masadan bir şey yere düşüyor-ne olduğunu asla hatırlamıyorum- ve o dağınık hali görünce   teorisindeki  eksiğin  evrene dışardan bakmak olduğunu anlıyor.

İşte benim yaptığımda buna benzer bir şey. Beynimi uzaklaştırıyor ve olaylara yabancı hale getiriyorum. Böylece farklılıkları daha iyi görüyorum. Dışarıdan gören göz, içeride yaşayandan objektif oluyor çünkü. 

Ve bunun yanında kaderciliğim arttı. Zira hiç bir şeyi planlamıyorum, Ki zaten planlama yaptığımda bile neticeyi ben belirlemiyorum yani hiç bir fark olmadı.  Dolayısı ile isyanda etmiyorum. Kendimi akışına bırakmış vaziyetteyim. Allah en hayırlısına iletiyor :)

İşte böyle arkadaşım. Eee senin hayatında ne var yok? Sınavların bitti mi bakalım? Çalış ama sonucu için endişelenme. Bir şekilde geçiyorsun :))

Selametle, 
Aslıhan. 

devamını oku
PAYLAŞ:

16 Eyl 2017

16.09.2017 | Y çocukları Z çocuklarına Karşı


Ben çocukken okul başlangıçları bu kadar heyecan verici değildi. Bazı içerik oluşturan arkadaşlarda göründüğü gibi okula dönüş alışverişleri de pek nadirdi. Misal onlarda olduğu gibi bir kalemlik ve suluk her yıl değişmezdi. Büyük bir kırtasiye kutumuz vardı. İçinde önceki yıllardan kalan ve kuzenlerimin verdiği malzemeler vardı. Annem verilen liste ile hem bana hem sırığa okula dönüş alışverişi yapmış olurdu. Liste tamamlanmazsa kırtasiyeye gidilirdi.

Azıcık yüz assak kıymetini bilmediğimizden bahsedilir. Annemin bir kalemle birden fazla kardeşle ödev yapışı, babamın amcamın gömleğinden okul gömleği yapılması anlatılır. Bütün duygular sonuna kadar sömürülürdü. Fakirde değiliz ha. Ama yaşları 30-35. Çok çalışmışlar, zor kazanmışlar. Değer kıymet öğretecekler bize.

Şimdi kardeşlerime her yıl yeni listeye göre eşya  alıyoruz. En az 3 sağlam kalemlik var. O yıl hangi çizgi film modaysa onun kahramanı var üzerinde. Bize kutudan seçtiren gözünü sevdiğimin ebeveyni ses çıkarmıyor niye?

Yaş gelmiş 45-50 ye. Kalpleri yumuşadı. Onların için kazandık zaten diyorlar.  Çocuklar gelmiş 10-13e. Herkesten herşeyi görüyorlar durdurmak mümkün mü?

Ben söyleyeyim değil!!! Olan bana, sırık kardeşime ve siz değerli jenerasyonumuza oldu.

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan.

devamını oku
PAYLAŞ:

9 Eyl 2017

8.9.2017 | Bomboş Bir Gün


"Acıyı hatırlatan elinde kalan ip midir, uçup giden balon mu?" 

°°°°°°°

Bütün gün sözlükler, sosyal medya, internet siteleri arasında gezip durdum. Tam bir modern zaman kaldırım mühendisi sayıyorum kendimi.

Sonra akşam üzeri birden bire gelen temizlik aşkıyla odamı temizleyiverdim. Etrafımı temiz görmeyi çok seviyorum. Ama temizlik yapmaya üşeniyorum.

Tam  bir vakit kaybı günüydü. Ama ne yapayım? İş yok, para yok, okul başlamadı. Dolayısı ile tüm günümü iki paragrafa sığdırdım.

Siz neler yapıyorsunuz? Haftasonu geldi nihayet, neler yapacaksınız? Yazın lütfen.

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan. 

devamını oku
PAYLAŞ:

7 Eyl 2017

7.9.2017 | Gözlüklü Şirin


Bugün göz muayenesi oldum. Derecem az bir miktar yükselmiş maalesef. Kısa bir süre sonra ücretsiz gözlük hakkım yenilecek dolayısıyla yenisini almak için onu bekleyeceğim. Eğer bilmiyorsanız açıklayayım  optik gözlük kullanacaksınız Devlet size bir yakın bir uzak gözlüğü olmak üzere 2 adet çerçeve ve camı ücretsiz veriyor. Süresi 3 yıl okuyor bu gözlüklerin.

Hala iş arıyorum. Zira tatil boyunca bulamadım ve kredim haziranda kesildi. Biraz zorlanacağım kesin ancak, mezun olunca tam ortada kalacağımdan şimdiki halime bin şükür.

Tatilde iyice artırdığım sigarayı bıraktım. Zira dişlerimin sarı olmasından nefret ediyorum. Çünkü bir insanda ilk gözüme takılan kısım dişleri. Dolayısıyla kendi dişlerime de takılıyorum. Gerçi kemik rengim tam beyaz değil. Yani ne yaparsam yapayım durum pek değişmiyor.

Şu sıralar Gülse Birsele çok pis takmış durumdayım. Yazlık adlı kitabı yüzünden aslında bu takıntı. Dobra dobra yazıyor ya ondan. Heyt be Gülse ablama bak diyesim geliyor bazen.

Gülse demişken Hürriyet Gazetesi, Hürriyet Gazetesi demişken Melis Alphan ve son dönemde gündemde olan ensest ilişki iddiaları geliyor aklıma. Tam olarak resmi olmayan rakamlara göre Türkiye'de %40 ensest ilişki yaşanıyor-muş. Bunların büyük bir kısmı gönülsüz yani istismar. Bu duruma bir çözüm bulunmalı. Zira Türkiye gerçekten tehlikeli bir ülke oldu artık.

Benim günüm ve günde aklımdan geçenler böyleydi. Sizler neler yapıyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Bilmek istiyorum. Yazın lütfen.

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan 

devamını oku
PAYLAŞ:

6 Eyl 2017

6.9.2017 | Rüzgarlı Vadi


Uzun bir sürenin ardından - gerçekten uzun bir süre!! - merhaba efendim. Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Bende herşey genel hatlarıyla aynı hiçbir atraksiyon olmadan ilerliyoruz şimdilik.

Aslında daha önce yazacaktım. Mesela Karadenize kısa bir yolculuk yaptım onu yazacaktım  ama telefona elim pek gitmedi maalesef. Ayrıca beni Karadenizden  okuyan varsa ne nemli memleketiniz var kuzum sizin. Özellikle Giresun!Dönünce de anneannem hastalandı. Nihayetinde yine elim yazmaya gitmedi.

Diyorum ki yeni bir formata başlayalım. Mesela ben günlük yazı yazayım. O güne bir cümle bile olsa yazayım. Ne dersiniz?

Bugün ders kaydı için okula gittim. Fakat uzatma harcını - evet böyle birşey var- dün yatırdığım için ancak bugün akşam saatlerinde ders kaydı yapabildim. Ama kampüse kadar gitmem çok sevdiğim ve uzun zamandır görmediğim bir dostumu görmeme vesile oldu. Gerçi rüzgar bizi rahat bırakmadı ama olsun. Artık birini bulda biz seni dinleyelim dedi. Kendisi ve sevdiceği benim en yakın arkadaşlarım çünkü. Ben yinede onları dinlerim de onlar yalan vaatlerle kandırıyor bence beni.

Bu günlük bu kadardı efendim. Sizin 6 eylülünüz nasıl geçti? Yazı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bana önerileriniz var mı?

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan

devamını oku
PAYLAŞ:

14 Haz 2017

NASIL GİDİYOR HAYAT?

Yorgunum. Bir annenin sancılarının ardından çektiği o tatlı yorgunluk gibi. Ruhum sancılar içerisinde. Sancılardan sonra gelecek olanı beklemekteyim. Bizi hep inandırdıkları gibi zorluğun ardından mutluluğun geleceğini umuyorum 

°°°°°°°
Hayatım garip bir düzende ilerlemeye devam ediyor. Kah kabullenerek kah isyan ederek yaşıyorum. Mutlu olmam için iyi bir not almam, isyan etmem için bir aksilik yetiyor. 

Hala bazen dayımın yaşadığını düşündüğüm anlar oluyor. Annem için çok daha zor ama dayanıyor bir şekilde. Bu acıyı tanımlarken babam daha önce öldü ama ben şimdi yetim kaldım diyor.  En büyük destekçisi babam şu sıralar bir kanadı kırıkken diğerinin de kırılmasını istemiyor. 

Okul bu aralar kendisinden beklenmeyecek derecede iyi gidiyor. Sadece 3 bütüm vardı. 1 tanesi kaldı şükür. Normalde finallere girer gibi bütün derslerden girerdim büte. 

İş aramaya devam ediyorum. Devletin yaptığı bir düzenleme ile krediler Eylül değil haziranda kesildi. Şimdi 3 ay gerideyim yani. Son girdiğim mülakatta hayallerimi sordular. Bana. Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum. 

Hazır her konudan bahsettiğim bir yazı yazmışken bir konudan bahsetmek istiyorum. Hızlı süren, bir yandan da bağırarak telefonda kavga eden, bütün çukurlara Allahın emriymiş gibi giren, bütün yolcuları tavanla buluşturan şoförlerden nefret ediyorum. Oh buda içimde kalmadı. 

Ramazan iyi gidiyor. Hatta çok iyi gidiyor. Sadece normal düzene dönebilmek ve istediğim miktar su içmek için bayramı bekliyorum. 

İşte böyle gidiyor dostlar bende hayat. Ya sizde nasıl gidiyor? 

devamını oku
PAYLAŞ:

27 Şub 2017

KISA KISA #5


Merhabalar efendim. Bugün nasılsınız bakalım. Pazartesi sendromu var mı? Tabii ki var sorumu benimki de.  Ben rahat başladım haftaya. Ayrıca bazılarınıza göre sıradan olsada benim gibi salyangozvari biri için hareketli bir hafta. 

Bir vakfın ücretsiz ingilizce kursuna başvurdum. Üniversiteyseniz İngilizce kurslarının seviyelerini ve ücretlerini biliyorsunuz. Kursa başvurduğumda mülakat için bekliyoruz dediler. Size de ilginç geldi değil mi? Zira vakıf İslami ve açıkçası bir partiye yakınlık besliyorlar. Kim gelse bekleme salonuna tanıdık adı verdiler. İngilizce kursuna bile torpil yapıyorlar ya artık ne diyeyim. Hakkımda hayırlısı olsun :) 

Dün ise kitap kulübümüz vardı. Kendi içimde biraz buruk olsamda grubumuzdaki arkadaşları - bazılarını daha fazla - sevdiğim için keyifli bir gün geçirdim. Tasarruf günlüğü yazımda bahsettiğim o küçük bütçede bu grup içindi zaten :)) kitaplar ve çay için :) 

Tasarruf günlüğü demişken oradan devam edelim. Başlangıç paramdan şuan geriye tek bir kuruş kalmadı. Ama hala kararlıyım. Eylüle kadar biriktireceğim inşallah. 


Yeni 2 adet listem ve bir ajandam var artık. Listelerden biri izlemek istediğimiz filmler. Çalışma masamızın duvarına astık bile. Biz derken kız kardeşlerimden bahsediyorum. Minik panda nın- en küçüğümüz- ilk izlemek istediği moana ama ben totoruyu istiyorum. Ama büyük ihtimal moana olur. Zira evi çocuklar yönetiyor. 

Diğer liste 100 temel eser listesi. Okumadığım bir sürü klasik olduğunu söylemeye utanıyorum. Listeyi hayallerimde ben blogundan indirdim. Blogu ve youtube kanalını takip ediyorum ve aşırı derecede beğeniyorum. Aklıma tren yolculuğunu da onun vlogları soktu zaten. Belki bir gün inşallah. 

Kitaplardan devam edelim. Bu hafta içerisinde kütüphaneye gideceğim. Yine geciktirdim. Kütüphane memuru aşırı gıcık umarım sakince yeni kitaplarımı alır dönerim. Öneriniz varsa memnuniyet ile bekliyorum. 

Spotify free kullanıyorum ben hala. Listemi blog'da görebilirsiniz. Free hesapta çevrimdışı dinleme mümkün olmadığı için mp3 çalar ile dinliyordum. Bütün listeyi tek tek indirmek acayip uğraştırıyor. Geçen hafta bahsettiğim Beleşçi ruhum hemen devreye girdi. Ve tüm listeyi youtubedan indirmenin bir yolunu buldum. İsteyen olursa anlatabilirim 

Son olarak sizlerden bir dua rica ediyorum. Bilenler vardır. Kızkardeşim rahatsız. Çok büyük bir hastalıktan şüpheleniyorlar. Ve o zaten epilepsi gibi bir hastalığı atlattı. Ve bu düşünce bile ona çok ağır geldi. Neden ben değil o diye düşünmedim değil. Bu ihtimali duyduğumda ruhsal olarak iyi değildim. Ama anladım ki canının canı acıyınca senin depresyonun kaçıp gidiyor. Dua edin bu nolur bu ihtimal hiç gerçekleşmesin. Hiç bir şey yokmuş gibi davranıyoruz her birimiz ama gözlerimiz hep dolu dolu. Dışarıdan gülüyoruz içimiz... Aslında belirsizlik sıkıyor canımızı. Henüz çok genç  daha 18 yaşına yeni girdi. Rica ediyorum ve hatta yalvarıyorum. Dua eder misiniz? Allah kardeşime ve tüm şifa bekleyenlere şifa versin inşallah..

Sağlık olmayınca hiçbir şeyin anlamı yok.
Sağlıcakla kalın efendim.

Not: Olumsuz düşünen arkadaşlar için yazıyorum. İyi düşünelim iyi olsun fikrinde olduğumuz için kafamızı dağıtacak başka yönler arıyoruz. Dua en büyük yakarış zaten aklıma bundan ötesi gelmiyor. Bu yüzden bu yazıda ikisi de var. Ama farklı düşüneninde canı sağolsun. 

devamını oku
PAYLAŞ:

18 Şub 2017

TASARRUF GÜNLÜĞÜ #1


Merhabalar efendim. Yine mi? diyeceğiniz bir yazıyla daha sizinleyim. Geçenlerde ekstradan hiçbir harcama yapmayan bir İngiliz hanımefendinin 1 yılda 22.000 pound biriktirdiğine dair bir yazı okudum. Ve aha! Neden olmasın!  Sırf kendimi ne kadar zorlarsam ne sonuç çıkacağını görmek için yapmaya karar verdim. 

Pek tabii benim bir yıl sürmeyecek bu planım. Elime gelecek eylüle kadar düzenli para geçecek bu yüzden eylüle kadar uygulayacağım. Bu süreçte yaşadığım şeyleri ve nasıl üstesinden geldiğimi yazmayı planlıyorum. Yola başlarken harcanacak /harcanmayacak  listesini yaptım. Listeler kabataslak şu şekilde ;



BİRKAÇ NOT DAHA ;
  • Harcanmayacak kısmına yazmadığım ama kısıtlayacağım bir diğer gider ise  kitap ve dergilerim. Okuyacağım tüm kitapları kütüphaneden ve e-kitap halini okuyacağım. Ancak ikisinde de olmazsa alacağım ama elimde bulunan kitaplarım bitmeden asla.
  • Aslında dışarıda takılmak kısmının beni biraz zorlayacağını düşünüyorum. O yüzden küçük bir bütçe ayırmayı düşünüyorum. Ama gerçekten çok küçük. 
  • Okul ve park benzeri kendi yemeğimi götürebilecek yerlere yemeğimi götüreceğim. 
  • Kısa mesafelerin tamamına yürüyeceğim. Uzun olanlarda ise en ucuzları seçeceğim. Dolayısıyla daha erken yola çıkacağım. Bunun hayatıma çok büyük etkisi olacağını düşünüyorum. 
  • Ve son olarak yazının başında gördüğünüz paralar ise - toplam 19,75₺-Bu sürecin başlangıç miktarı. Eylülde ne kadar artırabilmişim göreceğiz.
Sizlerinde önerileri ve düşüncelerini merakla bekliyorum. 




devamını oku
PAYLAŞ:

15 Oca 2017

GÖĞE BAKMA DURAĞI


°
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
°
Göğü hiç görmeyen bir arasokakta bir mekan burası. Ad güzel düşünülmüş, duvarlara film ve plak afişleri asılmış birde soba koymuşlar orta yere. Güzel bir mekan canlandı değil mi gözünüzde? Ama her şeye rağmen buranın eksik bir yanı var. Ruhu yok. 

Bu mekanı nedense kendime benzettim. Kendimce bana en uygun olanları aldım hayattan. Ama bakıyorum ki ruh eksik. Ruh eksik olunca kalem yazmaz dil konuşmaz oluyor efendim. 

Ruh olmayınca insan içine Yaratıcı nuru üflenmiş bir içi boş bir torbaya benziyor. Bakıyor görmüyor, duyuyor dinlemiyor ve her bir noktası mescid kılınmış şu dünyaya sığmıyor. Ruh kaçıp gidince yeri nefise kalıyor. Vicdan da olmasa nefisten ibaret olacaksın neredeyse. 

Ruh aramaya başlayacak halim yoktu. Akışına bıraktım bende. Nasılsa evi bendim mutlaka dönerdi. Dönmedi. Aslında hiç gitmemişti. Benim kara bir perde gibi olan karamsarlığımın ardında gizleniyormuş. 

Perdeyi yırttım. Aldım ruhumu yanıma. Eskisi gibi kalemimin ucunda, bir kitabın kokusunda, bir dostun bakışında, bir çayın buharında, bir yaprağın düşüşünde,  her kalbimin atışında orada olacak. 

Ve inanıyorum ki birgün eşini bulacak ruhum. O zaman göğü gönlümüze indireceğiniz... 

devamını oku
PAYLAŞ:

21 Ara 2016

BİTENLER

Merhaba.Nasılsınız bugün. Ben perşembeye dolayısı ile dersimin olmadığı güne vardığımız için mutluyum. Şu vakitler çoğumuzun evine döndüğü saatler hadi alın çayınızı kahvenizi sohbet edelim :) 

Gelelim bugünün konusuna. Bazı bloglarda görmüşsünüzdür.Bitenlerin fotoğrafını çekip tek tek yorumlayıp paylaşıyorlar.Bugün ona benzer bir şey yazacağım bende. Bitmelerinden rahatsız olduğum şeyler olacak çoğunlukla.


KOMŞULUK: İlk maddenin ilham kaynağı benim nenem(babaannem).Dün Ekintürk'de-sizlerde dinleyen var mı bilmem ama bizim dertli nağme severler topluluğunun favori kanalı-kendisi bir yazı dinlemiş.Ondan bahsederken komşuluğa geldik.Eskiden komşular kız kardeş gibiymiş.Birbirlerine yardım eder,en yakın sırdaşı olurlarmış. Komşu komşudan elindekini esirgemez,çok güvenirlermiş.Çocuklarını emanet edenlerde varmış,parasını da. Şimdi ise özellikle büyük şehirlerde karşı komşusunu bile tanımayan insanlar var.Nereye gidiyor halimiz?

GÜVEN: Eskiden yıkılması zor bir şeyken şimdi sağlanması zor hale gelen duygu.Hatta çoğu zaman savunmasız kalmakla aynı anlama geldiği düşünülüyor.Halbuki güven sırtını dayamaktır. Bunu çok çabuk unuttuk.Devşirilmiş sosyal hayatımızın bir götürüsü bu aslında.Paranoya bireyler haline geldik. Öyle bir haldeyiz ki güven telefonunuzun şifresine bağlı hale geldi.

SAYGI: Sadece büyüklere saygı değil biten.İki akranın bir birbirine olan saygısı da bitti. Özellikle 2000'lerde doğan şimdi 15-16 yaşında olan kuşağın konuşmalarına hiç denk geldiniz mi? Birbirlerine küfür etmeyi hitap haline getirmişler.Gerçi her cümlelerinin sonuna da bir küfür koyuyorlar.Açıkçası yetiştirecekleri kuşağı düşünemiyorum bile. 

NEZAKET:  Yine nenemin katkıda bulunduğu bir madde.Diyor ki eskiden büyükler konuşur küçükler dinlerdi.Gençlerimize evlilik bahsi edince utanırlardı.Şimdi sevgili oluyor tanıştırıyorlar. Eskiden hatır vardı. Birinin ölüsü olsa-bebek dahi olsa- hatırını tutar yemek götürür evin halkına hizmet ederdik. Cenazeden sonra yemeğe çağırır banyo yaptırırdık(eskiden yastan çıkarmak için yakınları öyle yaparmış).Şimdi ise ha insan ölmüş ha bir tavuk. 

MERHAMET: Yine nenemin en şikayetçi olduğu konu merhametin de kaybolması.Şu satırları yazarken bile kendisini dinliyorum.İlk cümlesi karısını sevgilisini öldüren erkeklere saymak oluyor. Ya boşanınca ya kadın evlenince öldürüyorlar.Eskiden merhamet vardı.Ayrılan olursa kendi yollarına giderdi,alacaklı borçluyu tutup vuruyor eskiden yoktu böyle şeyler kızım  diyor. Dediklerini düşünüyorum da şimdi merhamet kayıp gerçekten de.

VEFA: Vefa da bitti ne yazık ki.Şimdi insanı insana bağlayan hiç bir şey kalmadı.Vefa denilince aklıma hep Hz.Ömer'in yaşamış olduğu iki hadise aklıma gelir.Son olarak birini paylaşmak istiyorum. İçerisinde bir diğer sahabe Ebu Zerr el-Gifari'nin bulunduğu bir hadise bu.Kendisini de bir defa olsun araştırmanızı isterim:)

Hz. Ömer (r.a.)’in halifeliği zamanında, iki genç, bir genci iki kolundan sıkıca tutup halifenin huzuruna getirmişlerdi.Halife Ömer (r.a.):— Söyleyin, derdiniz nedir? Bu delikanlının ne suçu var da, böyle sıkıca tutup buraya getirdiniz? diye sordu.Delikanlının ellerinden tutan iki gençten biri konuşmaya başladı:— Ya Emîr’el-Mü’mminin! Bu genç bizim babamızı öldürdü. Biz de adl-i ilâhî’nin tatbiki için huzurunuza getirdik. Babamızın bir suçu olmadığı kanaatındayız. Çünkü babamız, etrafta sevilip hatırı sayılan bir insandı. Buna ne lâzım geliyorsa tatbikini sizden istiyoruz, dediler.Hazreti Peygamberimizin adalet sıfatına varis olan Hazreti Ömer, o gence:— Doğru mu söylüyorlar? Eğer doğru söylüyorlarsa söyleyeceklerin nedir? buyurdu.Genç, kendisim getirenlerin söylediklerinin doğru olduğunu, ancak hadiseyi anlatmak istediğini söyleyip müsaade aldıktan, sonra konuşmaya başladı:— Ya Emir-el Mü’ininîn! Ben bir köylüyüm. Buraya (Medine’ye) Nebiyyi zişan Efendimizin kabr-i Şerifini ziyarete geldim. Çünkü Peygamberimiz: «Benim kabrimi ziyaret eden beni ziyaret etmiş gibidir» buyurmaktadır. Medine civarına geldiğimde hurmalık yakınında abdest bozmam icabetti. Atımdan inip abdest tazelemek için meşgul olurken, atımın bir ağacın dalından koparmakta olduğunu gördüm. Abdesti bırakıp hemen ata koştum. Lâkin o anda karşıdan yaşlı bir adam bana karşı bağırarak geliyordu. Biraz yaklaştıktan sonra, elindeki taşla atıma vurdu ve at düşüp öldü. Atımı çok severdim… Dayanamadım, ben de onun ata vurduğu taşı alıp kendisine fırlattım. Bir de baktım ki, eceli gelmiş olacak adam da öldü. Ben o anda kaçmak isteseydim kaçardım. Fakat ben Allah’a ve ahiret gününe inanmış bir kimseyim. Cezam ne ise onu dünyada çekmeye razıyım. Hükm-ü ilâhî ne ise tatbik edilir, diyerek gayet soğukkanlılıkla başından geçenleri anlattı.Hazreti Ömer (r.a.) gencin anlattığına göre kısas lâzım geldiğini ve idam edileceğini bildirdi. Genç bu hüküm karşısında gene hiç itiraz etmek şöyle dursun, bir mazeret bile beyan etmeden:— Evet! Şeriatın emri ne ise ben, ona razıyım. Sizin adaletinize de hiç bir itirazım olamaz. Yalnız sizden bir ricam olacak, o da; benim bakmakla yükümlü olduğum bir yetim var. Onun bana teslim edilen altınlarını ben, bahçemde bir yere gömmüştüm. Şimdi onun yerini benden başka kimse bilmemekte, bana üç gün müsaade edin de, o yetimin malını kendisine teslim edip geleyim. Belki huzur-u ilâhîde ma’zur olabilirim, elimde olmadığı için teslim edemedim derim ama, o yetimin dünyada bundan mahrum olmaması için kendisine teslim etmem daha iyi olur, der.Hazreti Ömer— Sen şu anda mahkûmsun, müsaade etmemiz mümkün değildir. Belki kaçarsın, dedi.Genç kaçmayacağına dair söz verip kaçmak istese daha evvel kaçmaya teşebbüs edebileceğini söyledi ise de Halife:— Sizi salıvermemiz imkânsızdır. Ancak bir kefil olursa o zaman bırakabiliriz, buyurdu.Bunun üzerine genç, orada bulunan Ashab üzerinde bir göz gezdirdikten sonra; Ebû Zerril Gıfari hazretlerini göstererek:— Bu zat bana kefil olur, dedi. Bu sefer Hazreti Ömer:— Ya Eba Zerr kefilliği kabul ediyor musun? diye sordu. Ebu Zer (r.a.):— Evet, kefil oluyorum. Bu çocuğun üç güne kadar dönüp teslim olacağına inanıyorum, dedi.Genci serbest bıraktılar, üç gün içinde gidip geri gelmek üzere müsaade isteyerek ayrıldı. Üçüncü gün olunca, ölen adamın çocukları Ebu Zer Hazretlerine: «Ya Ebu Zer! Kefil olduğun adam gelmedi. Kim olduğunu bilmediğin bir kimseye, nasıl kefil oluyorsun. Adam bir kere ölümden kurtuldu, bir daha geri gelir mi?» diyerek Ebu Zer Hazretlerini sıkıştırıyorlardı.Ebu Zer Hazretleri:— Daha üç gün dolmadı. Eğer üç gün dolar, genç de geri gelmezse, şeriatın emri ne ise bana tatbik ediniz, buyuruyor ve kefaletine sadık olduğunu söylüyordu. Ashabı Kiramı bir üzüntü kaplamıştı. Çünkü genç gelmeyecek olursa, Ebu Zer Hazretleri onun yerine idam edilecekti.Hazreti Ömer:— Ya Ebu Zer! Eğer vermiş olduğu zamandan sonra gelecek olsa bile, zamanı gelince emri ilâhîyi tatbik eder, hükmü senin üzerinde infaz ederim, buyuruyordu.Bu arada bazı ashap, babası ölen gençlere diyet teklifinde bulundular. Yeter ki Ebu Zer Hazretleri idam edilmesin, diyorlardı. Fakat onlar, bunu kabul etmiyorlar, babamızın katilinin kanı akmadıkça, buradan ayrılmayız diyorlardı. Bu heyecan kasırgası içinde Medine şehri çalkalanırken, bütün mü’minler neticeyi beklemekte idiler, ki tam bu esnada karşıdan bir adamın olanca kuvvetiyle koşarak yaklaşmakta olduğu görüldü. Bu gelen işte o adamdı. Koşarak Huzur-u Halifeye vardı:— Biraz geç kalmakla sizi belki endişelendirmiş olabilirim ama özür dilerim. Görüyorsunuz ki, havalar sıcak, yolumuz uzak, bir binek atım da yok. Ancak gelebildim. Beni mazur görün, dedi.Orada bulunanlar, hakikaten kendisinden ümit kesildiği bir sırada bir adamın koşa koşa ölüme gelmesini taaccüple karşılamışlardı. Hepsi mü’min dediğin, işte böyle olmalı, gibi sözler söylüyorlardı.Halkın hayret ettiğini gören delikanlı:— Merd olan sözünde durur, mü’min olan ahdine vefakâr olur. ölümden kaçmakla kurtulmak mümkün mü? Ben «dünyada ahde vefa kalmadı» sözünü söyletir miyim? deyip hakkında alınan kararın infaz edilmesini beklediğini söyledi.Ebu Zer (r.a.)’dan tanımadığı bir adama nasıl olup da kefil olmayı kabul ettiği ve bu genci tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, O da şöyle buyurdu:— Hayır; tanımıyordum. Fakat bu hadise İslam halifesi ve birçok sahabe huzurunda oldu. Ben orada bu teklifi kabul etmeyip de: «Alemde- feraset diye bir şey kalmamış» dedirtir miyim? buyurdu. Bunun üzerine kalplerine bir merhamet gelen gençler de, dâvalarından vazgeçtiler ve kısas istemediklerini bildirdiler. Onlara kısas yerine diyet teklif edildi. Diyet beyt-ül maldan verilecekti. Biz de davamızdan vazgeçtik. Diyet de almayacağız. Dünyada insanlık ve cömertlik kalmadı mı dedirtelim mi? dediler ve sırf Allah rızası için davalarından vazgeçtiklerini bildirip, diyet bile almayacaklarını söyleyerek helâllaştılar ve ağlaştılar.
Fazlasıyla sitem barındırdığının farkındayım.Bugünde böyle olsun . Daha binlerce özlediğim  biten değerlerimiz var.Benim vaktim bu kadarına yetti. Sizlerinde söyleyeceklerinizin olduğunu tahmin ediyorum.

devamını oku
PAYLAŞ:

10 Ara 2016

BU KADAR BASİT

Bugün bir sınıfın en arka sırasında oturarak yazıyorum bu satırları. Mutsuzluğuma, eksik hissettiğim günlere bir gün daha ekleyerek yazıyorum. 

Sanırım ben insanları, onlarda beni anlamayacak. Tutturmuşlar güçlü olmalıyım, ağlamayalım, zayıf görmesinler neye karşı güçlü veya zayıf olmak? Neden ağlarken görmemeliler seni? Sanırım diğerleri aciz birer insan olduğumuzu unutuyorlar. 

Gözyaşının da tıpkı gülmek gibi, derdinde aynı derman gibi bizim için yaratıldığını ve Allahın yolladığını unutuyorlar. 

Basit yaşam istemiyorlar. Kompleks ve karmaşık yaşamak nefes aldırıyor onlara. Ağlamak istiyorsan ağla, gülmek istiyorsan gül, yemek istersen ye. 

Basit yaşamak, üzerine yük olmadan, herşeyi düşünmeden rahat yaşamak... 

***2013 de kullandığım bir defterin arasında tek bir sayfada bunlar yazıyordu. O an için beni neyin etkilediğini bilemiyorum... 

devamını oku
PAYLAŞ:

5 Ara 2016

TOMBUL GEVEZE BALIK

İlk okulda bir gün öğretmenimiz bir hikaye anlatmaya başladı. Bu hikaye denizlerde yüzüp duran balıklarla ilgiliydi. Her birimizin karakterlerine göre balıklar uydurmuştu. Kırmadan bir hikaye yoluyla yanlışlarımızı anlatıyordu. Ben tombul, çok soru soran ve çok konuşan zeki balıktım. 
Yine o yaşlarda kafayı yiyeceklerle bozmuştum. Dedemin yoğurduna deterjan ve kar yemeği seven bir tanıdığımızın bir tencere dolusu karına tütün kolonyası dökmüştüm. İkisi de ölebilirdi ama ben sadece haylaz bir çocuktum. 

Ve  öfke nöbetleri. depresyonlar, erteleme huyu, sabırsızlık, konsantrasyon sorunu, aklına ilk geleni söylemek bazen lafı kesmeler, her şeyden çabuk sıkılmak, zekaya göre yeteri başarı gösterememek...  Ve karakterim sandığım binlerce şey. Sorunları olan bir ergen ve gençtim. 

En önemlisi kitaplarıma odaklanamayan bir okur, blog yazamayan bir Bloggerdım. 

Bunların hepsi ne biliyor musunuz? Dehb yani dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu. Annem ve babam, öğretmen, ergenlikte aynı şikayetlerle gittiğim çayıyla benden çok ilgilenen psikiyatrım ve ben. Hiçbirimiz şüphelenmedik. Taki geçen yazımda bahsettiğim gibi doktora gidene kadar. Artık ilaç kullanıyorum ve inşallah tüm sorunlar çözülecek. Gerçi blog yazarak biraz olsun etkilerini kırmışım. Düzenli bir şeyler yapmak günlük hayata etkisini azaltıyor hastalığın. 

Ardından diyetisyene de gittim. Ben sanırım mutsuz oldukça yemek yemişim ve artık mutsuzluğa doydum. Kendim için bir şeyler yapma vakti geldi. Artık içimi mutlulukla doldurmak istiyorum. Ve inşallah yapacağım.

Şu aralar durumum bundan ibaret anlayacağınız. Son bir şey benim için dua edin olur mu? Şu sıralar çok ihtiyacım var. Biliyorum hepimizin var bende edeceğim inşallah :)  

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Selametle 

devamını oku
PAYLAŞ:

24 Kas 2016

BU KADAR İYİLİK BANA FAZLA

Günaydın hanımlar beyler. Günaydın :)  Bugün nasılsınız bakalım :)  Nadiren mutlu olduğum günlerden birindeyim. Efenim nasıl mutlu olmayayım. Kpssdeki apartman sorusunu pekte uğraşmadan yaptım. Görünen o ki bir tek ben yapmışım :) Yemin ediyorum sanki birinci olmuş gibi mutluyum. Açıklanan sınavlarda güzel. Acaba ölecek miyim? 

Çünkü tek güzel şeyler bununla bitmiyor. Yana yakıla plak ararken evde Deep Purple plağı buldum( En beğendiğim şarkısı için üzerine tıklayabilirsiniz). Bende çok şaşırdım. O dönem Vanda kim bu grubu dinler diye düşünerek sordum bizimkilere sordum. Meğerse aşağıda gördüğünüz müzik setinin üzerinde bir yerli bir yabancı plak hediye verilirmiş. Bizdeki plağın alameti buymuş :) Gerçi hala aradığım bazı plakları uygun fiyatlı olarak bulamadım. Bir şekilde alacağım ama.



Ayrıca dilek listemde bahsettiğim kaktüsü aldım. Aldığımda görecektiniz çocuğuna kavuşmuş anne gibiydim :)  Aslında bu kadar mutlu olduğum zamanlarda korkuyorum. Hemen bozulacak diye. Tıpkı cebimdeki paralar gibi mutluluğuda sonra lazım olacak diye kaldırmak istiyorum.



Tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun 

devamını oku
PAYLAŞ:

5 Kas 2016

KISA KISA #4

Merhaba nihayet 1 haftanın sonunda yazmak nasip oldu. Benim için çok yoğun bir haftaydı . Sınav haftasına girdik . O yüzden baya stresliyim. Ya yine başaramazsam diye. Bazı günler yeter bu kadar stres babana söyle gitsin okulu uzattığını . Ama fena halde korkuyorum . Üstüne bu ayın 20sinde kpss sınavım var . Onunda sonucundan korktuğumu tahmin edersiniz . 



Bu aralar 3 tane kitabı bir arada okumaya çalışıyorum . Mayısın önerisiyle Pazarlık, blogsözlük etkinliğinden Cennette uzun bir kış ve kitap grubum için zübük . Büyük ihtimal bunlardan sonra deli kızın hayatı adlı bir romanı benden okuyacaksınız :) 

Van'da yaşadığımı bilenleriniz vardır. Hdplilerin tutuklanmasından sonra olanları da tahmin edersiniz . İnternetin yavaşlatılması zaman zaman da kesilmesi bir yana elektriklerin gitmesi , çatışma sesleri , gösteriler artık sinirlerimi bozuyor . Okullara yakın patlayıcılar koyuluyor . Kendi savunduğu insanlar kendi çocuklarını öldürüyor umurlarında değil ...

Ayrıca geçen hafta bilgisayarım kırıldı.Dolayısı ile yapabildiklerim kısıtlı . Yoksa ben çok güzel yabancı diziler yazacaktım. Gerçi hala yazmayı düşünüyorum . 

Ha birde kayıp bulma duası biliyor musunuz ? Ne kadar önemli olduğunu tahmin edebileceğiniz mp3 çalarım evin içinde kayboldu . Bulamıyorum . Kendimi ihbar falan mı etsem polisler evi dağıtırken buluruz diye düşünüyorum . Yada iyice kafayı yedim. 

Kısa kısa yazısının dert yazısına döndürdüm yine . Kusura bakmayın nasıl yaşıyorsam öyle yazıyorum dolayısıyla karma karışık oluyor . Özür mahiyetinde harika bir şarkı yazdım en başa. Seveceğinizi umuyorum . Bende önerilerinizi bekliyorum. 
Sağlıcakla kalın . . . 

devamını oku
PAYLAŞ:

27 Eyl 2016

BUGÜN NE ÖĞRENDİM? | AFERİN DEMEMELİ(YMİŞ)

Merhaba. Bugün Nil Karaibrahimgil'in eski bir köşe yazısına denk geldim. Hürriyet kelebek ekinde yazıyor kendileri. Bilenleriniz vardır. Kendisinin Aziz Arif adında bir oğlu var. Yazısında oğluyla bir anısından bahsediyordu. Bir cümle dikkatimi çekti. Çocuklara aferin denilmemeliymiş meğerse.

Peki neden? Hemen araştırdım.  Uzmanlara göre Çocuklarda motivasyon yerine onaylanma ihtiyacı doğuruyormuş. Bunun yerine yaptığı şeyi vurgulayarak ama abartmadan cevaplamanız özgüvenlerini arıyormuş. Ayrıca bu övgüleri ödül olarak sunmamamızı bunların zaten ebeveynlik görevimiz olduğunu belirtiyorlar. Aksi halde bir ödül olarak uygulamaya kalkarsak aradaki ilişki otomatik bir hale dönüşüyor,  her iyi yaptığı şeyde övgü ve takdir etmenizi  bekler hale gelecek. Bu yüzden başaramayacağını düşündüğü şeylere yaklaşmayacak bile.

Övgüyü gerektiği yerde gerektiği zamanda yapmamızı, salt olumlu yada salt olumsuz davranışlara odaklanmamamız öneriyorlar.  Yaptığı şeyin ayrıntılarına dikkat etmeli ona bunu belirtmeliymişiz.Örneğin
Bana eline sağlık demen çok hoşuma gitti.
Resmindeki renkleri çok güzel seçmişsin gibi.

Geliştirmek istediğimiz konularda daha fazla geri bildirim daha iyi sonuç almayı sağlıyormuş. Örneğin verilen sorumlulukları yerine getirmesini geliştirmek istiyoruz - gerçi yönlendirme de yapılmamalıymış ama o başka yazının konusu olsun - o zaman bu konuda daha fazla olumlu geri bildirim yapabiliriz. Bunu kolaylaştırmak için sorumlulukları bölmeyi deneyebiliriz. Örneğin odasını  toplamasını değil önce oyuncakları toplamasını istemeli. Övmeli ardından yeni bir sorumluluğu teklif etmeliyiz. Süreç böyle işliyor :)

Gerçi yine aynı yazının son paragrafında yazdığı cümlede mantıklıydı. Bizler aferinle büyüdük kötü mü olduk diyordu :) Benim anladığım kadarıyla yazdım. Eksik veya  yanlışım varsa lütfen bana yazın :)  sabır taşı annelerimizi tebrik ediyorum.

Sevgilerle..

Not: Çok fazla -mış -muş kullandığımı biliyorum. Ancak benimde sonradan öğrendiğim bir konu olduğu için mecburen kullanmak zorunda kaldım. 

devamını oku
PAYLAŞ:

26 Eyl 2016

MİM | MAVİ'DEN

Uzun bir aradan sonra mimlendim. Bir deli mavi    canım Semanura  teşekkür ederim :) çok heyecanlanıyorum hadi cevaplayalım :) 




1-Hayal kurmaktan hoşlandığınız yer ya da zaman dilimi var mı?

Gece uyumadan hemen önce yada ikindi vakti güneş pencereden yüzüme vururken hayal kurmayı çok seviyorum. Özel bir yerim yok ama. Bazen otobüste camdan dışarı bakarken bazen yürürken bile kuruyorum 


2-En çok nelerin hayalini kurarsın?

Açık sözlü olmak gerekirse en çok hayatıma girecek o özel insan için kuruyorum. Sadece romantik anlamda düşünmüyorum ama o kişi dostta olabilir. Ama gözlerine baktığımda ne düşündüğünü bildiğim o insanı düşlüyorum. Birde şimdiki hayatımın bir bölümünden kurtulmayı.. 


3- Şimdiye kadar çok hayalinizi gerçekleştirdiniz mi?

Bir çoğunu gerçekleştiremedim en azından kurguladığım şekilde. Şimdi fark ediyorum ki olmamaları daha hayırlıymış. 


4-Henüz gerçekleşmemiş ama illede gerçekleşecek dediğiniz bir hayaliniz var mı? Sakıncası yoksa anlat çabuk nedir? 

Bir çok kişi biliyor aslında bunu. Bir gün vicdanlı, hür, dürüst, iyi bir insan yetiştireceğim inşAllah.  Minik insanın benim çocuğum olmasına gerek yok. Bence her sevgiye aç çocuk benimdir :) bende fazlasıyla sevgi var çünkü. Ama şunu ekleyeyim duymayan ve konuşamayan çocuklar için birşeyler yapmak istiyorum. Belki bu alanlarla  ilgili yeni bir bölüm olurum. 

Benim cevaplarım böyleydi. Bende 
Ve yapmak isteyen herkesi mimliyorum 

devamını oku
PAYLAŞ: